Yaratıcı Fikirler Enstitüsü’nün organize ettiği Hackaton 20-22 Mayıs 2014 tarihlerinde Galata Rum Okulunda yapıldı. Bu organizasyona http://tsrrf.com web sitesinden ulaşabilir yaratıcı endüstriler konusunda yaptığım konuşmayı
sunum linkinden izleyebilirsiniz.
Category Archives: Düşünceler
Katma Değer ne menem birşeydir?
Uzun zamandır etrafımızda bir çaba, bir yoğunluk gözlemliyorum.. “Yaratıcı Endüstriler” kavramı hayatımıza girdiğinden beri bazı alanlarda etkinlik üzerine etkinlik gerçekleşiyor, dünya devleri İstanbul’da, basına yansıyanları takip etmek zorken bir de ciddi bir şekilde yalnız bazı ajandalara giren buluşmalar söz konusu..
Bütün bu çabalar bizim o 5-6 yıldır bahsettiğimiz 12-13 sektör çevresinde dönmüyor yalnız.. Artık o sektörlerin büyük destekçileri var. Türkiye Sanayi Bakanlığı’nın ve Türk Patent Enstütüsü’nün önderliğinde Tasarım Strateji Belgesi ve Eylem Planı açıkladı, Türk Tasarım Danışma Konseyi denilen grubun içinde hayatını bu alana adamış endüstriyel tasarım, grafik tasarım, moda tasarımı meslek insanları da var.
Bu açıklanan Strateji Belgesi ile ilgili çalışmalar ne zaman, hangi hızda başladı bilemiyoruz, ama geçtiğimiz haftasonu İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde tasarım ve strateji ile ilgili bir ders anlatırken çevredeki prodüksiyon ekipleri, santralistanbul’un Arnavut kaldırımı yer döşemesinde topuklu ayakkabılarıyla bir testi atlatmaya çalışan moda meraklıları yine aynı yoğunluk ve heyecanı yaşadık. Bu sefer ön planda İTKİB (İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği) vardı.
İstanbul’un bir marka haline gelmesi bizi mutlu ediyor, eskiden elbiselerimizi gittiğimiz ülkeden almadığımız konusunda karşı tarafı ikna etmeye çalışırken şimdi New York Time veya Wallpaper gibi otoriteler bu durumu teslim ediyor. Bu durum yavaş yavaş iş dünyasına da yansıyor. İKSV Tasarım Bienali konuşmaları sırasında Bülent Eczacıbaşı’nı 2 tam gün tüm oturumlarda pür dikkat dinlediğini gözlemliyoruz. Veya Vakko’nun yeni “Yaratıcı Endüstriler” üssü, (gerçekten bu alanda bir kütüphaneye sahip) Wallpaper tarafından “ En İyi Çalışma Alanı” seçiliyor.
Yukarıda belirttiğim örnekler bir kurumun tasarımla kurduğu ilişkinin DNA’sına yansımış hali.. Peki ya büyük projeler ve desteklerle yola çıkan büyük prodüksiyonları nasıl kalıcı kılacağız? Tasarım için yapılan bir etkinliğin ne zaman prodüksiyon ekibi yıllar itibarıyla aynı olacak veya birbirine bilgi aktaracak kadar haberdar olacak? Amerika’yı ne zaman yeniden keşfetmemiz gerekmeyecek? Trend olduğunu sandığımız ve geçici destek verdiğimiz alanlar acaba artık Türkiye için verilen reçetenin ta kendisi olabilir mi?
Birçok sektörde iş dünyasının içinde bu kavramlar yaratıcılık, inovasyon, katma değer başlıkları ardında konuşuluyor. Artık devir somut devri değil, soyut devridir. Ama işin ayrıntılarında şöyle önemli bir konu da var.. Devir somutu anlamadan dinlemeden es geçme değil; somutu, maddi olanı, altyapıyı, insanların minimum üretim şartlarını oluşturduktan sonra daha soyuta yaklaşma zamanıdır. Zira bir kerelik bir hakkınız varsa, saat ücretiyle Hollywood yıldızı da açılışınıza gelir, dünya çapında ünlü mimar da şehir planlamayıcısı da.. Yaşadığından memnun kalmazsa ikinci bir hakkınız yoktur.
İstanbul’un kendi enerjisi varoldukça sanatçı buraya gelip yaratacaktır, beslenecektir, belleği ile harmanlayacaktır. Bunun kişisel bir çaba olmasının önüne o kişi ile uzun süreli bir ilişki kurularak geçilebilir.
İçinde yaşadığımız son 2-3 yıl içinde Avrupa Kültür Başkenti Ajansının melez yapısıyla da birlikte “sürdürülebilirlik”, “yönetişim” gibi kelimeler öğrendik, zevkle kullanmaya başladık. Bu kelimeleri kullanırken çoğu zaman içerdikleri anlam ve birikimi es geçtik zira onlar da trend idi herhangi bir iş ilişkisi içinde kullanılması “şık” duruyordu.
Evet post-modernizm bize birçok imkan sunuyor. Birçok şeki eşzamanlı olarak tüketebiliyoruz ama tükettiğimiz zaman kalan tortu değişik coğrafyalarda değişik sonuçlar veriyor. Kaynaklar sonsuz değil, buna maddi kaynakların yanında manevi olarak asıl katma değeri yaratan unsurları kolaylıkla ekleyebiliriz.
Yüzlerce moda haftasını etkinlik bazlı yapamazsınız, ardında kurulan endüstrileşme ve markalaşma için çaba göstermeniz gerekir, Design Turkey gibi kapsamlı bir yarışma mekanizmasından sonra üretici Türk tasarımcıyı tercih etmezse sistemin bir ayağı aksak kalacaktır. Milyonlarca dolarlık kurumsal kimlik çalışmalarının olduğu bir ortamda Photoshop bilen birisine iki dakikada beğendiğimiz iki üç logodan bir logo yaptırtırsak telaffuz ettiğimiz sürdürülebilirlik kavramı güdük kalır.
Katma değer hazımdan geçer, önce beslendiğimiz kaynakları içselleştirip hazmetmemiz, onlara sahip çıkıp azalmalarını önlememiz gerekir ki elimizdekininin üzerine birşeyler koyalım.
Yazarın bu yazısı daha önce 2012 yılında XOXO’da yayınlanmıştır.